Bugün FETÖ yapılanmasının darbe girişiminin üçüncü yılı.

15 Temmuz darbe girişiminde 251 kişi hayatını kaybetti, 2 bin 194 kişi ise yaralandı.
Sonraki süreçte, iki yıl süren olağanüstü hal döneminde on binlerce kişii gözaltına alındı yahut tutuklandı ve on binlerin pasaportu iptal edildi.

OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile 131 bin 922 "tedbir" gerçekleşti. OHAL’de en az 125 bin 678 kamu görevlisi ihraç edildi, 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatıldı, 3 bin 213 personelin rütbesi alındı.
Yine OHAL sürecinde 204 medya kuruluşu kapatıldı, bunlardan 25’i hakkındaki kapatma kararı iptal edildi.

Peki tüm bunlardan sonra FETÖ’nün kökü kazınabildi mi?
Gelişmelere bakılırsa bu soruya olumlu yanıt vermek çok güç.
Kimi çevrelerce mücadele sulandırıldı.
‘Bunlar FETÖCÜ’ suçlaması resmen silah haline geldi.
Devletin kurumları içinde birbirini şikayet etmeyen neredeyse kalmadı.
2013 öncesi herkes kucak kucağa iken çekilen fotoğraflar, videolar ortaya saçıldı.
Tecavüzden yargılanan sanıklar bile hakimleri, savcıları FETÖ’cülükle suçladı.
Kimin eski, kimin sürekli FETÖ’cü olduğu anlaşılamadı.
Kısacası at izi ile it izi karıştı.

İki yıl süren OHAL toplumsal muhalefeti susturmak için kullanılmaya başlandı.
Binlerce kamu emekçisi tutuklandı, işinden edildi.
Meselenin siyasi ayağı araştırılsın çağrılarına kulak kapatıldı.
Yıllardır FETÖ’nün siyasi ayağı araştırılsın, yargılansın diyen Meral Akşener’e FETÖ soruşturması açıldı.
FETÖ ile mücadele FETÖ’ye hakaret edenlerle mücadeleye dönüştü.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında, Fetullah Gülen’e “şizofren ilkokul mezunu” dediği için dava açıldı.
Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, sitedeki yazıların altına yapılan okur yorumları nedeniyle FETÖ lideri Gülen’in suçlamasıyla 5 ay ceza aldı.
Benzeri bir olay geçen yıl Erzincan’da yaşanmış, gazeteci Hüseyin Adalan bir yazısında ‘Fethullah Gülen Terör Örgütü’, bir başka yazısında Gülen’e vatan haini dediği için 10 bin lira tazminata mahkum olmuştu.
Gazeteci Ahmet Şık’ın başına gelenleri dünya biliyor.

Yukarıda da belirttiğim gibi, at izi it izine karıştığı için bugün devlet kurumlarından FETÖ’cüler temizlendi diyemiyoruz.
Her gün yeni bir ihbarla, yeni bir suçlamayla uyanıyoruz.
O kurumun müdürü, bu mahkemenin başkanı, o davanın savcısı, şu okulun müdürü ya da üniversitenin rektörü FETÖ’cü diyenleri görüyoruz.
Kimin söylediğinin ne kadar doğru olduğunu elbette bilemiyoruz.
İçimizde bir kuşku gelişmeleri izliyoruz.

Örneğin, Ergenekon davasında tutuklu kalan Sakarya Üniversitesi’nin eski öğretim üyelerinden Emin Gürses, 16 Mayıs’ta Ulusal Kanal’da MİT’in İbrahim Kalın Raporu’nu değerlendirirken şunları söylüyor:
“Rektörleri falan Tayyip bey atamıyor. Buradan uyarıyoruz kendisini, uçuruma giderse gene diyecek ki bu (Atatürkçüler bana yardım etsin.) Çünkü bir sürü rektörü biliyoruz FETÖ’cü… Evlerinde FETÖ toplantısı yapanları rektörlüğe atamışlar. Kim bunları atıyor?”
Gürses, programı yapan Merdan Aslan’ın hayretini belirterek ‘Ciddi misin?” diye sorması üzerine de “Evet, evinde FETÖ toplantısı yapan rektör var şu anda” karşılığını veriyor.

İnsan ister istemez ‘acaba’ diyor, ‘Ya bizimkiyse!”

15 Temmuz dolayısıyla bu mektupta gazeteden söz etmedik.
Daha dolu gazetelerde buluşmak üzere hoşça kalın…

Not: Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın yaşadıklarını göz önünde tutarak, sitemizdeki FETÖ haberlerini yoruma kapatma kararı aldık.