2019 Türkiye için yeni bir dönüm noktası. 16 Nisan referandumunun ardından anayasa değişikliklerinin bütünüyle yürürlüğe gireceği bir dönem. 2019 seçimleri değişen anayasa hükümlerine göre yapılacak. Yani Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimleri birlikte gerçekleşecek. Anayasaya uyum yasaları henüz yapılmadı. Fakat daha şimdiden ittifak söylentilerine yol açan açıklamalar geliyor. Cumhurbaşkanlığı için %50+1 yeterli. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kararname çıkarma yetkisini Cumhurbaşkanına veriyor. Bu nedenle meclis bugünkü gibi yasama yetkisini kullanan tek kurum olmaktan çıkacak. OHAL kararnamelerinin meclisi etkisiz hale getirdiği gibi Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle de ülke yönetilebilecek.

Belediyeler Yenilenecek

Belediye başkan ve belediye meclisleri de yenilenecek. 2019’da üç seçim bir arada olacağından iktidar ve muhalefet açısından son derece önemli. Yeni kurulan İYİ partinin ne yapacağı kadar eş başkanları ve milletvekilleri tutuklu HDP’nin nasıl bir varlık göstereceği merak konusu. Referandumda oluşan “HAYIR” cephesine paralel yeni bir ittifaklaşma yaşanması kuvvetli ihtimal.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL ilanı ve KHK’ler tartışmalı sonuçlar üretti. Kamu ve özel alanda yaşanan soruşturma, ihraç, gözaltı, tutuklamalar ile ihbarlara itibar edilmesi, kuşkulu deliller, belediye başkanlarının istifa ettirilmeleri bu seçimleri çok daha önemli hale getiriyor. Binlerce insanın yargılanmadan işsiz kalması, soruşturma ve yargı süreçlerinin uzaması dahil olmaya çalıştığımız evrensel hukukla çelişiyor. Devlet içinde en kilit noktalarda yuvalanmış darbecilerle mücadelenin yaşın yanında kuruda yanar anlayışıyla yürütülüyor olması toplum vicdanını sızlatmaktadır.

Ekonomi dikkat çekiyor

Son günlerde ekonomideki dalgalanmalar kriz mi geliyor dedirtmekte. Petrole sürekli zam yapılması üretimin yavaşlamasına, alım gücünün düşmesiyle birlikte tüketimin daralarak ekonomide kara sinyaller oluşturuyor. Amerika’da görülen Zarraf davası da çok su kaldıracak biçimde gelişiyor. Kime nasıl etki edeceği nerelere ve kimlere uzanacağı şimdilik belirsiz. Son günlerde ortaya atılan MAN adası belgelerinin de seçmen üzerinde ciddi etki yaratacağından kuşku yok.

İçeride bunlar yaşanırken bölgemiz ABD ve Rusya’nın müdahaleleriyle kaygılı bir dönemi yaşıyor. ABD Başkanının Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması Ortadoğu’yu kalıcı bir istikrarsızlığa attı. Yeni bir din savaşının fitillendiği şüphe götürmez bir gerçek. Türkiye ve bölge halkları dayanışma ve dostluk içinde sürece müdahale etmelidir. Müslüman Arap dünyasının sakin, soğukkanlı davranması bölgenin kan gölüne dönüşmesine engel olacaktır.

Türkiye’nin batıdan uzaklaştığına işaret eden söylem ve eylemler toplumda yeni kaygıları beraberinde getiriyor. 2019 seçimleri bu anlamda da tarihsel bir önem taşımaktadır. Seçimler Türkiye’nin batı/doğu istikametinde yönelimi, demokrasinin yeniden inşa edilmesi yada merkezi yönetimin etkinleşmesinin bir sınavı olacak.

Ortak Payda Demokrasidir

Türkiye’nin ihtiyacı demokrasidir. Parlamenter demokrasi bugün için en doğru yöntemdir. Hukukun üstünlüğü ancak bağımsız yargı ile mümkündür. OHAL kaldırılarak düşünce özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı, haber alma ve hak arama yolları önündeki engeller biran önce kaldırılmalıdır. Demokratik ortamda terörle, şiddetle ve devlete sızmış laiklik ve hukuk karşıtlarıyla mücadele daha adil ve sonuç alıcı olacaktır.

Böylesine gerilimli bir atmosferde iktidara gelebilmek uğruna toplumun sinir uçlarına dokunulması yani inanç ve etnik ayrımcılığın körüklenmesi yangına benzin dökmek olacaktır. İktidara gelmek ülkeyi yönetmeye, istikrar ve güvenin sağlanmasına yetmeyecektir. OHAL koşullarında seçimler demokrasinin varlığını kanıtlamaz. Yıpranmış ve güvenilirliğini yitirmiş bir YSK yeni bir meşruiyet tartışmasına yol açacaktır.

2019 seçimleri, Türkiye’de demokrasinin, adaletin ve huzur toplumunun tecellisi olmalıdır.