SINIFLAMALAR

2002 YILI VERİLERİ

2011 YILI VERİLERİ

ENFLASYON

ÜFE                                      30.8

ÜFE :                                13.33

TÜFE :                                  29.7

TÜFE :                              10.45

İHRACAT

36 059 MLY $

134.954 MLY $

İTHALAT

51.554 MLY $

240.833 MLY $

DIŞ TİCARET DENGESİ

  -    15 495 MLY $

       -      105.879 MLY $

DIŞ TİCARET HACMİ

87.6 MLY $

47.7 MLY $

EMİSYON HACMİ

44,6%

                                          14,9%

BENZİN

1.20 TL

4.25 TL

ET

5.57 TL/KG

13.92 TL / KG

TAVUK

2.01 TL/KG

4.50 TL/KG

SÜT

0.41 TL/KG

0.85 TL/KG

YUMURTA

1.89 TL/KG

3.55 TL/KG

Değerli Okuyucular,

Uzun bir aradan sonra yine sizlerle beraberiz. Zamanımız elverdiği sürece bu sütunlarda Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu paylaşmaya çalışacağım.

Aşağıdaki yazıyı 20.03.2012 tarihinde yazmıştım. Lütfen tekrar okuyun ve düşünün bugün ne değişmiş. Devamında bütün verilerle ilgili fikirlerimizi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Sizlere bugünkü yazımızda 2002 yılı ile 2012 yılı ekonomik durum hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum. Televizyon veya diğer yazılı ve görsel basında sürekli Ülkemizin İhracatının artmasından bahsediliyor. Hükümet yetkilileri 2002 de 36 milyar Dolar olan ihracatı 2011 de 135 milyar dolara çıkardık diyor. Ama hiç kimse İthalat veya dış ticaret açığından bahsetmiyor. Oysa ekonomi sadece İhracattan ibaret değildir.

2002 yılında 51.554 Milyar Dolar olan ithalatımız 2011 de 241 milyar Dolara çıkmıştır.  Bu durum göstermektedir ki ithalattaki artış ihracattan çok daha fazladır. Sadece Çinden geçen yıl kesin olmamakla birlikte 26 Milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmişiz. Dış Ticaret Dengesi 2002 de 15 Milyar dolar iken bugün 106 Milyar doları geçmiştir.

Hatırlarsanız Tansu Çiller Hükümeti döneminde bir gecede % 350 devaluasyon olmuş ve ünlü Nisan Kararları alınmıştı. Bunun  temel nedeni Dış Ticaret açığının 3 milyar doları geçmesiydi. Bugün 110 milyar dolara yaklaştığı halde kimsenin sesi çıkmıyor.

Bunun  temel nedeni şudur. Piyasada kaynağı belli olmayan yada olan sıcak para miktarı çok fazladır. Finans sektörümüzün büyük çoğunluğu ile SPK daki hisselerin büyük çoğunluğu yabancılara aittir.

2001 krizinde bir gecede çekilen sadece 8 milyar dolar bizi krize sokmuştur. Bugün bu tehlike o günkünden çok daha fazladır.  Hatırlarsanız Özal döneminde hemen her gün basın ekonomik durumdan bahseder hatta Sayın Özal halka yönelik konuşmalar yapardı. Bu konuşmaların ağırlığı hep ekonomi üzerineydi. Bugün ne basın nede hükümet ekonomi ile ilgili açıklayıcı hiçbir bilgi vermez iken sadece ihracatı arttırdık demektedir.  Hemen her gün basında ve kamu oyunda farklı gündemler yaratılırken gerçek durum gizlenmektedir.

Bir başka deyişle borç içinde başkasının verdiği bizim kaznmadığımız paralar ile şaşaalı bir hayat yaşamaktayız. Ülkenin tüm gelir getiren kurumları özelleştirilmiştir. Özelleştirmelere yakın bir gelecekte şehirler arası karayollarıda dahil edilecektir. Özelleştirmenin başlangıçta ülke ekonomisine katkı sağladığı düşünülsede uzun vadede ülkeye zararlı hale geleceği aşikardır.

Çünkü özelleştirilen kurumlar ülke kaynaklarını yok pahasına kullanacak ve ülke dışına döviz transferlerine başlayacaktır. Transferler yeni başladığından birkaç yıl sonra acısı daha fazla hissedilecektir. Siz  özelleştirmeyi yönetemediğinizde onlar sizi yönetmeye başlayacaktır. Bunun örnekleri sömürge ülkelerinde açıkça görülmüş ve görülmeye devam etmektedir.

Cari açık nasıl kapandı? Ya da "cari açık nasıl 'kapanmış gibi' gösterilir?"

Hesap gayet basit. Ülkemize özel sektör aracılığıyla giren yabancı sermayenin sadece büyüklerini alsak, aşağıdaki manzarayla karşılaşıyoruz:

Akbank (20%)

Citigroup

3.100

Finansbank

National Bank of Greece

2.259

Tekfenbank

EFG

182

Şekerbank

Bank Turan Alem

259

Doğan Yayın TV

Axel Springer

488

Eczacıbaşı

Zentiva

607

Smith Wesson Investment

350

Toplam

7.225


Bu toplamda, diğer giren yabancı sermaye yok.
Demek ki yaklaşık 7.5 milyar dolar sıcak para dışında doğrudan yatırım için yabancı para girmiş. Bunlar dışında, Hazine'ye giren özelleştirme gelirleri var:

Türk Telekom (55%)

Oger % Telecom

4.300

Mersin Seaport

Akfen/Singapur

755

Halkbank (25%)

IPO

1.800

İETT

Sama Dubai

1.156

Arazi satışı

Zorlu Group

800

Toplam

8.811


Özelleştirme gelirlerinin toplamı 8.8 milyar dolar olsa da, ödenen katma değer vergileriyle birlikte bu tutar daha da artıyor. Kısacası, 4.5 ay içinde ülkemize yaklaşık 17 milyar dolar doğrudan yatırım girmiş.
Bu çok büyük bir rakam ve rekor seviyede bir yabancı yatırım. 2003 yılında doğrudan yabancı yatırım cari açık finansmanının sadece yüzde 16'sını karşılarken, Mart 2007 sonu itibariyle son bir yılda yüzde 80'ini karşıladı.

 


Mal satarak faiz ödüyoruz
Kısacası, eskiden ilave borç alarak Hazine borçlanması faizlerini ödüyorduk; şimdi mal satarak borç faizi ödüyoruz. Üstelik, borçlarımız azalmıyor, artıyor. Bütçedeki "faiz dışı fazla"nın tümü de borç faizi ödemeye gidiyor.


Mal satarak ve bütçeden kısıntı yaparak elde ettiğimiz dövizin fazlasını Merkez Bankası döviz rezervi olarak tutuyoruz. Yani, yabancılar bize sıcak para getirip bunun faizi karşılığında bizim mallarımızı satın alıyorlar.
Sonuçta, para koymadan özel sektörün ve devletin en kıymetli mallarına el konuluyor. Dünyanın en yüksek reel faizini verdiğimiz için de dünyadaki en büyük sıcak para bize geliyor. Sıcak para miktarının 80-100 milyar dolar olduğu hesaplanıyor.

Sonuç:
a) Kur düşük kalıyor.
TL yüzde 60 civarında değerli. Üretim duruyor. Üretici ve ihracatçı perişan. İşsizlikle başa çıkılamıyor.
b) Ekonomi tamamen dışa bağlı durumda. Artık politik gelişmelere bile duyarlılığını kaybetti.(Bizim bilinçsiz ekonomi yöneticileri bu durumu "iyi" diye yorumluyor. Halbuki artık krizlere ve ekonomiye tam anlamıyla yabancı hükümetler ve ekonomiler karar verecek.)
c) Bu gidişle, devlet ve özel sektörün satılacak malı kalmayacak. Mal bitince de egemenlik elden gidecek.
d) Rakamlar iyi göründüğü için, Cumhuriyet tarihinin en kötü ekonomi yönetimi alkış alıyor.

Bundan sonraki yazımızda birazda Sakarya ekonomisinden bahsedeceğiz. Hoşçakalın.

Sağlıcakla kalın.