Bundan tam on sekiz yıl önce bugün, 17 Ağustos 1999’da Sakarya en karanlık günlerinden birini yaşadı. Saat 03:02’de merkez üssü Gölcük olan deprem 45 saniye içerisinde binlerce can aldı, faciadan sağ kurtulanlara ise ömür boyu unutamayacakları bir acı bıraktı...

17 Ağustos gecesi, elektrikler kesik, Sakarya kapkaranlıktı.Sakarya’nın Dış dünya ile irtibatı kesilmişti.Enkaz altlarından ve sokaktan insanların acı ile haykırışları, yalvarırcasına yardım isteyen sesleri geliyordu.Kendi imkanlarıyla enkaz altından çıkanlar, gördüklerine inanamadılar. Sakarya şehri tıpkı savaş yaşamışçasına, yıkılmıştı.Sakarya şehrinin, savaş uçaklarıyla bombalanmış bir görüntüsü vardı.  

Depremde, hayat kurtarmada ilk 24 saat çok önemliydi.Depremde, İlk arama-kurtarma çalışmaları halk tarafından gerçekleştirildi. İnsanlar kötü haberi önce radyodan duydular. Ertesi gün televizyon ekiplerinin deprem bölgesine varması sonrasında Türkiye gördüklerine inanamadı.Hükümet Yetkilileri  Deprem Bölgesinden yükselen feryatları geç duydu.

1999 Depreminde Sakarya siyasi olarak çok şanslıydı.O dönem içişleri bakanı olarak Sadettin Tantan görev yapıyordu.Sadettin Tantan, bütün zamanını Sakarya için harcayarak, Sakarya’nın deprem yaralarını sarmasında büyük gayret gösterdi.Bugün aynı sıkıntıları yaşadığımızı düşünürsek, Sakarya’nın Ankara da haklarını arayacak bir Bakanı dahi yok.

17 Ağustos depreminde Sakarya’da binalar çöktü!...Belediye depremde sınıfta kaldı!İş bilmez, gözünü para bürümüş insanların yaptıkları depreme dayanıksız binalar yıkıldı.Sakarya sokakları enkaza döndü!...İnsanlarımızın kimisi enkaz altında hayatını kaybetti, kimisi enkaz altından kurtularak, hayata tutundu.

Sakarya halkı, depremin yaşattığı büyük acıyı yüreklerine hapsederek hayatlarına devam etti.İnsanlara mezar olan binaları yapanlar ise, tekrar Müteahhitliğe geri döndü.

17 Ağustos Depreminde, gözyaşlarımız sel olup aktı!...Sen ağladın, ben ağladım, biz ağladık, siz ağladınız.Kısaca, Sakarya şehri ağladı.17 Ağustos Depreminde Tatangaların söylediği marşlara söz olan, çadırlarda, barakalarda yaşadık.Bir ekmeği, bir tas çorbayı, bir baş soğanı birlikte paylaştık.O günlerde birbirimize 17 Ağustos gecesini unutmamak ve  unutturmamak için söz verdik.

Aradan 18 yıl geçti!Peki sözümüzde durabildik mi?

Duramadık arkadaşlar!...Sözümüzde duramadık!...Depremi ve 17 Ağustos gecesi yaşadıklarımızı unuttuk.Aradan geçen 18 yıl içinde, betonlaşmaya katkı sağladık.18 yıl önce çadır kurma konusunda çok şanslıydık.Bugün çadır kuracak alanlar bile kalmadı.Belediye başkanları, yeşil alanları kaldırılarak, bina yapması için müteahhitlere sattı.Her yer bina doldu!...

18 yıl önce yol konusunda çok şanslıydık.Bugün olası bir depremde kullanabileceğimiz yollarımız azaldı.Belediye başkanları yolları kaldırarak, bina yapması için müteahhitlere sattı.Yolların üzerine ve yollara sıfır binalar yapıldı!

18 yıl öncesi siyasi olarak çok şanslıydık.Merkezi hükümetin Dağıttığı hizmetlerden payımızı alacak Bakanımız vardı.Bugün ise bir Bakanımız dahi yok!...

18 yıl öncesi Hendek olarak da çok şanslıydık.Belediye başkanlarımız beton-demir ticareti yapmıyordu.Bugün ise, beton tüccarından boşalan koltuğa oturan demir tüccarı başkanımız, çok bina yapılması için yeşil alanları ve yolları kaldırıyor.Hatta çocukların oyun parklarını yıkıp, yerine bina yapıyor. Demir tüccarı zihniyetinde;ne kadar çok bina yapılırsa, o kadar çok demir satılır!...

Hendek Belediyesi, 17 Ağustos depremiyle ilgili bir program yapmadı... Hendek’in İmarıyla sürekli oynayarak, yeşil alanları ve çocuk parklarını talan eden, yolları kaldıran, beton ve demir satmaktan başka bir şey düşünmeyen bir Belediye başkanının, 17 Ağustos için anma programı yapmaması gayet normal!...