Mavi gözleriyle tepenin başında dikiliyor ve uçsuz bucaksız alana bakıyordu. Kafasında kurduğu planı düşünüyordu. Yaverini çağırıp bir sigara istedi. Sigarayı yaktı ve alanı incelemeye devam etti. Çok yakın bir zamanda bir milletin kurtuluşu olacak olan ‘’Sath-ı Müdafaa’’ alanını geziyordu. Etrafındakilerden ses çıkmıyordu. Derin bir sessizlik vardı, sigarasını yere attı ve atına doğru yöneldi. Gözlemi bitmişti, kafasında savaşı yaşamış ve iki yüz otuz sekiz yıllık geri çekilmeyi bu topraklarda, Sakarya’da son vermeyi planlamıştı. Dönüş yoluna geçerken ayağının tökezlemesi ile yere düştü. Bir taş kaburgalarını kırdı. Dayanılmaz bir acı hissediyordu. Hemen tedavisine başlandı. Doktorlar yürümemesini ve ayakta durmamasını tavsiye etse de o dinlemedi. Çok vakti yoktu, işgal kuvvetlerini artık durdurmak zorundaydı. Emrini verdi. Orduyu Sakarya civarında topladı ve ‘’Sathı Müdafaa’’ resmen başladı. Kaburgalarının acısı çoktu ama o acı yüreğindeki işgal edilmiş vatan toprağı kadar yakmıyordu canını. Bir tren koltuğu getirdiler. Savaşı yani savunmayı o tren koltuğunun üstünde başlattı. Tam yirmi bir gün boyunca sürdü bu savaş. Yirmi bir gün büyük sabırla, titizlikle ve büyük bir mücadeleyle direndiler. Akın akın üstlerine gelen işgal kuvvetlerini durdurmak kolay değildi. Ordusunun başından ayrılmadı, silah arkadaşlarıyla sürekli konuştu ve onlara fikirlerini sordu. Uykusuz geceler, yazın ortasında soğuk ve kanlı geçen tam yirmi bir gün… İşgal kuvvetlerinin morali bozuluyor, dağılmalar başlıyordu. Viyana’dan Sakarya’ya kadar olan tam iki yüz otuz sekiz yıllık geri çekilme Sakarya Meydan Muharebesi’nin yirmi ikinci günde son bulmak üzereydi.

   Sabah dürbünüyle işgal kuvvetlerini seyre daldı. Mavi gözleriyle son durumu izleyip, değerlendiriyordu. Düşman hattından gelen haberci ‘’Yunanlılar ek kuvvet getiriyorlar!’’ diyordu. O hariç herkeste bir korku, bir panik vardı. Mavi gözleri parladı yüzünde kimsenin fazla görmediği o gülüş belirdi. Herkes şaşırdı. Neden gülmüştü? Silah arkadaşlarına doğru döndü ve ‘’Ek kuvvet getirmiyorlar. Geri çekiliyorlar!’’ dedi. Yüzyıllar sonra ilk defa taarruz zamanıydı. İlk hedefi Akdeniz oldu, ilk hedefi kaybettikleri toprakları geri almak oldu. Kafasında çizdiği Misak – ı Milli sınırlarına ulaşana kadar durmadı. Uyuyan bir milleti uyandırmıştı. Uyandırmakla kalmamış bir millete özgürlüğünü ve bağımsızlığını geri verdi.

   Soluk bir kasım sabahında mavi gözleri kapandı. Dokuzu beş geçe kalbi durdu. Sadece onun kalbi değil hayat durdu, insanlar durdu, bir ülke durdu, dünya durdu. Düşünceleriyle, fikirleriyle, yaptıklarıyla ve bize verdiği bu vatan topraklarıyla ölümsüzlüğü keşfeden lider olarak geçti gönüllere.

Saygı ve Özlemle,

#10Kasım